1960 yılında Başar Ticaret Refik Tarakçı ismi ile ticari hayatına başlayan, nişasta ve nişasta türevleri üreten firmamız 1982 yılında Başar Ticaret ve Gıda Sanayi A.Ş. olarak faaliyetlerine aralıksız şekilde, aynı kalite politikası ve profesyonel değerleri ile devam etmiştir.
Yarım asrı geçen tecrübesini ve bilgi birikimini sürekli yeni dönemlere aktaran ve bugün dünya ile eşdeğer kulvarda yürüyen Başar Ticaret çevreye duyarlı üretimi, uzman kadrosu ve profesyonel hizmetleri ile Türkiye ekonomisinin önemli adreslerinden biri olmaktadır.
Ülkesine birçok farklı marka kazandırmış ve hala da marka değeri üreten ürünler ile müşterilerinin karşısına çıkan Başar Ticaret Türkiye’nin ilk marka tescilli güllacı olan Hilal Güllaç markasını dünyaya tanıtmıştır.
Geleneksel tatlı lezzetlerimizden olan güllaç, Hilal markası ile hem ülkemizde hem de dünyada boy gösteren tamamen yerli üretim katkıları ile yükselişe geçen önemli bir değer oluşturmaktadır.
Tamamen müşteri odaklı ve yüksek kalite değerleri ile hizmetlerine devam eden Başar Ticaret sağlıklı, güvenli ve kaliteli ürünleri ile dün olduğu gibi bugün ve yarın da sizlerin yanınızda olacaktır.
13.yy‘a ait en eski tarifinde güllaç yaprağı; buğday nişastası ve su ile yapılmaya başlanmıştır. Fakat bunlara ek olarak bazı kaynaklarda içine yumurta akının da eklendiği söyleniyor. Bu yaprağından nasıl ortaya çıktığına ve neden üretilme ihtiyacı olduğuna gelecek olursak; zorlu koşullarda nişastanın ham haliyle bozulmasını ve böceklenmesini engellemek ve daha uzun süre dayanım sağlamak için düşünülmüştür. İhtiyaç halinde de kırarak pratik bir şekilde kullanabilmek için geliştirilen bir yöntem olmuştur geçmişimizde.
Biz ise buğday nişastası ve su ile geleneksel yapılan bu güllaç hamurunu hala sadece nişasta çeşitlerini kullanarak yapma konusunda çok hassas davranıyoruz.
			
 
			1400’lü yıllarda Ali Usta Kastamonu gezisinde elinde kalan son nişasta yapraklarını süt ve şekerle ıslatıp ikram ediyor ve böylece Ramazan ayımızın vazgeçilmezi güllaç kendini bir anda sarayda buluyor. Resmi olarak saray mutfağına girişi ise 1489 olarak bilinmektedir. O dönemde güllaç yaprağına ‘’varak’’ dendiğine de rastlayabilirsiniz.
Tarihte; yörelere göre bohça, muska, sarma ve kızartma gibi çeşitleri ile farklı şekillerde yorumlanmış ve bazı yörelerimizde bu devam ediyor. Günümüzde de hala çok çeşitli özgün bir şekilde yorumlanmaya devam ediyor.
Uzmanlar; güllaç tatlısının içerdiği B, E vitaminleri ve protein sayesinde bağışıklık sitemini güçlendirdiği ve sakinleştirici, stresi azaltıcı etkileri olduğunu vurguluyorlar. Oruçtan dolayı düşen kan şekerini dengelediğine de özellikle dikkat çekiyorlar.